14 Ocak 2008 Pazartesi

YENİ BAŞLANGIÇLAR

YENİ BAŞLANGIÇLAR


Her sabah güneş yeniden doğuyor, yağmurlar yağıyor, mevsimler birbiri ardına hızla gelip geçiyor, gece gündüzü-gündüz geceyi kovalıyor. Yaşamlarımıza bakıyoruz sanki oda aynı gibi. Aynı yeknesak işler, sorunlar, alışılmış sevinçler, yıpranmış sözcükler, yorgun kalpler, gerçekleşme umudu tükenmiş hayaller, neyi beklediğimizi bilemediğimiz sessiz “bekleyişimiz”.

Yıllardır dünya ve ülkemizin gündeminde olanlar, bir de bizim şahsi ve ruhsal gündemimizde olanlar hepimizi bir noktaya kadar getirdi.
Çok şeyleri bıraktık, terk ettik, bir yoldaydık ve basitçe bilebildiğimiz kadarı ile yürüdük. Çünkü bizi içten içe bu yolda yürüten bir Düşümüz vardı.
Artık huzurda, bollukta, şifada, sevgide, özgürlükte ve barışta olmak istiyorduk. Ve bunun herkes için gerçek olmasını istiyorduk.

Bir sabah kalkacaktık ve dünyaya sihirli bir değnek değmişçesine dünya ve yaşamlarımız değişecekti. Her şey düşlerimizdeki gibi olacaktı. Biz OL’muş olacaktık. Ve dünyayı da OL’durmuş olacaktık. Dualarımızla, meditasyonlarımızla, yogamızla, seromonilerimizle ve belki de iyi dileklerimizle.
Her sabah aynı umutla uyanıyoruz.
Ve bakıyoruz ki yine herşey yerli yerinde.
Yeni Başlangıçta başladı.
Neden yine aynı herşey?

Görünüşte aynı gibi ama aslında hiç bir şey aynı değil. Dünya “Görüşümüzün” yüzyıllık alışkanlığı gözlerimizden silinmek üzere.
Son bir gayret ve son bir adım.
Eğer seçersek; son kez, sonsuza kadar sürecek bir dengelenmeye gelebilir ve merkezlenebiliriz. Ve "Yeni Başlangıçtayız”.

Herşey son kez aynı gözüküyor. Son kez direniyor yaşamlarımızda “aynıyı” devam ettirmek için.

Aynı olması mümkün değil. Çünkü bizler aynı kişi değiliz.
Yapmamız gereken sebatla ve sabırla yeni olanın üzerine odaklanmak ve vazgeçmemek.
İradeyle, aşkla sevgiyle yüreğimizin sesine kulak vermek ve yaratmak. Ve azına asla asla razı olmamak.

Asıl yaratım zamanı şimdi başladı. Kadersel An’lar yaratım zamanını da birlikte açar.
Kadersel An içinde kendine özel zamanı ve mekanı taşır.
Kadersel An’ın içinde; değiştirilmek istenen ile ilgili çok yüksek potansiyeller vardır.
Daha doğrusu Yüksek Potansiyellerin, ayaklarını bizim bulunduğunuz zamana ve mekana demirlediği ve ortaya çıkışının da An meselesi olduğu anlamına gelir.
Ve bizim irade ve aşkla yüreğinizde kalarak yenide (deneyimlemek istediklerimizde) odaklanmamız süreyi ya kısaltır veya uzatır- duruma göre çözer.

Yüreğimizdekiler; vizyonlarımız, düşlerimiz önemlidir.
Çünkü “Yeni Başlangıcın” oluşum yeridir.
Fiziksel alemin görünüşü ne olursa olsun yüreğimizde durmamız ve kendimizi yeniden küllerimizden doğurmamız gereken yer burasıdır. Eğer isteniyor ve seçiliyorsa.
Ve eğer halen kendimize ne değişti dünyada veya yaşantımızda diye soruyorsak; Sevginin –Aşkın hatırı için kendimize, içimize bakabilme cesaretini bir kez daha Ruhumuzun Asaletinde bulabilmeliyiz.
Eğer seçersek yapmamız gereken; son kez, “Yüreğimize” sonsuz bir imanla sarılabiliriz.
Değişen insan eskinin kurallarından özgürleşebilir.
Ve şimdi bizler Özgürüz.
Eskinin kurallarından özgürleşmek insanın aslına rucu etmesidir.

İnsanoğlu Şimdi Burada artık özgür olduğu için Düşünü gerçek kılabilir.
Ve yüreğinden yarattığı vizyonla; Düşünü gerçek kılacak sistemleri ve kuralları yeniden yaratabilir. Ve değişim gerçekleşir. Çünkü İnsan değişmiştir.
Kurallar ve sistemler vizyonu yaratamaz. Vizyonu, İnsan yaratabilir.

Değişimin iki yönü vardır. İleriye veya geriye doğruda olabilir.
O An da olduğu durumdan İleriye olan genişleyen yükselen değişim; “değişimdir”. Yansıması mutluluk özgürlük sevinç, coşku düzendir. Ve bizler şimdi dünyanın yüzyıllık alışılmış görünüşüne rağmen yüreğimizde sevgide ve aşktayız. Çünkü değiştik.
Geriye olan, daralan düşen, değişim; “tükenişdir”. Yansıması acı tutsaklık üzüntü çöküntü ve kargaşadır. Ve eski olan “görünüş”, sistem tükeniştedir. Çünkü bitiyor. Sönüyor.

Değişim zordu ve kendimizi yol boyunca yalnız hissettik.
Çünkü her birimiz Toplumsal Bilincin “Görünüşünden” değişenler; bizler; o An’da içinde bulunduğumuz sistemin veya kuralların etkisinde olanların gözünde Asiydik. Çünkü var olan düzene uyamıyorduk.
“Kendisi” olmak yüzyıllarca dünya gezegeninde tehlike olarak algılanmıştı. Çünkü düzen ve sistemden beslenenler için tehditti. Ve tehlikeydi. Ve tehlike her zaman için ateşti.
Ve Ateş yanar. Etrafında ateş olmayanları da basitçe yakar.
Sessiz ve yalnız yapılan bir yürüyüştür.
Asi OL’An Tekbaşınadır.
Diğerleri için varolan düzende belki maddi manevi her şeyini kaybeder gözüküyorken, seçimiyle “Yeni Başlangıçta” çoktan kazanmıştır.
Kazandığı; “Kendisidir”.
“Kendisi” O’dur.
Ve “O” hazinenin kendisidir.
Asilik insanın içinde “kendisi” olma gücünü, besler. Buradan doğan meleke “cesarettir”. Ve cesaret her zaman için Yeni Başlangıçların biletidir.

Asilik; yüreğin asiliği olduğunda “Asilliktir”. Sevgiyi, özgürlüğü, barışı, paylaşımı, huzuru görünüşe çıkartır. Yaşam, yaşam OL’ur. Aziz OL’ur.
Asilik; nefsin (zihnin) asiliği olduğunda Sefilliktir. Acıyı, ayrılığı, savaşı, açgözlülüğü görünüşe çıkartır. Yaşam, zulum olur. Yok olur.

Asillik; yine kendisi OL’An değişimin içindeki değişmeyen “Sevgidir”. “Kendisinin” sevgisidir.
Aslının Sevgisi ve Aşkıdır.
Kendisine OL’An sadakatidir.

“Kendisi”; herkese ve her şeye rağmen Sevgide ve Aşkta kalarak ve An’da seçerek Asilleşir.
Ve Efendi OL’ur. Efendiler asildir. Çünkü asidir.
Sisteme, kalıplara, tanımlamalara, görünüşlere, zincirlere, maskelere, kişilere geçmişe ve geleceğe, olaylara ve kişilere bağımlı değillerdir.
Yürekte yaşarlar ve kanun her zaman Kalbin – Sevginin kanunları ve düzenidir.
Çünkü herkesin ve her şeyin yüreğinde “O” oturmaktadır.
herkes “O” Tek Kalp’tedir.
Ve kalbin kanunları herkes ve herşey için aynı hassaslık, sevgi ve aşkla işler. Ve akar. Herkes ve herşey, bilsin veya bilmesin sevilir korunur ve gözetilir. Alabildiğimiz kadarı ile.

Şimdi Burada; Yeni Başlangıçta; Insanoglunun yureginde yankilanmasi ve her hucresinde cinlamasi dileğimle sevgiyle yazıyorum.
İnsanın ilacı İnsandır.
İnsanın Çaresi yine İnsandır.
Ve güzel OL’An da Şimdi Burada budur.

Çünkü O İnsan’dadır. İnsan’da O’ndadır.
Ve O “Kendisidir”. Ve bizler “Kendimizin” sonsuz hatırlayışlarındayız. Her An’da başka bir derinlikte ve manadayız.
Dünya gezegeninde; dert, savaş zulum, hastalık, ölüm, ayrılık, sefillik, talan, yalan-dolan olabilir. Görünüştür.
Fakat Dünya gezegeninde; sevgi, aşk, yaşam, şifa, mutluluk, huzur, başarı bolluk ve Rahmet de vardır. Gerçektir.
Dert de biziz, çare de biziz. Savaşta biziz, barışta biziz. Nefret de biziz, sevgide biziz.

“Kendimizi” unuttukça dert, acı, nefret, ayrılık oluyoruz. Savaş oluyoruz.
“Kendimizi” hatırladıkça sevgi, aşk çare, barış, Rahmet OL’uyoruz. Aşk OL’uyoruz
Aşk, Sevgi, Huzur, Bereket, Başarı, Şifa, Barış Özgürlük ve Birlik “Gerçektir”.
Yeter ki “Kendimizi” sevgiyle sonsuz hatırlayışımızda OL’alım.
Ve “Kendimizi” “Gerçek” kılalım.


Yazan Nilgün Nart / 14.01.2008

EL İNSAN

EL İNSAN İnsan Tanrı’nın sırrının sırrıdır…Mevlana Tanrı’da El İnsanın sırrıdır. İnsanoğlunun, Dünya gezegeninde ki milyon yıllık macerasını...