25 Mart 2008 Salı

SEN, İN’S’AN OL’AN KADİM DOST

SEN, İN’S’AN OL’AN KADİM DOST

“Yol”undan dönen ve ataletin pençesinde kıvranan “Kadim Dostlara” sevgiyle atfedilmiştir.

“Sen” aydınlanmış olarak dünyaya gelen Yaradan’ın kendi suretinde yarattığı ve tüm kainatları Tek hücrene yerleştirdiği cümle sırları sana, senin Ruhuna fısıldadığı, Alemlerin uyansın diye gözünün içine baktığı, O’nun kendisini içine sakladığı en değerli hazinesi, “sensin” İNSAN-Kadim Dost.
Hatırla kendini; Kim ve Ne Ol’duğunu ve Şimdi Burada niçin bulunduğunu.
Gör artık dünyayı ve sana Olmakta OL’ANı olduğu gibi
Milyonlarca yıldır oynanan oyunları,
Ruhuna örtülen örtüleri,
Yüzüne taktığın maskeleri,
Kendi yarattığın cehennemleri

Uyan, uyan ki çekip gitsin artık karanlıklar

Bütün Alemin parmağı insanı, “seni” gösterirken, “sen” “sen” her şey sende derken ……
İnsanoğlunun; nasıl kurtulurum, kapağı nereye atsam da zarar görmesem, nasıl aydınlansam, kimlerin, hangi yücelerin, sistemlerin, kitapların himayesine girsem, nereye kayıt olsam, hangi kula el pençe divan olsam da sığınsam, hangi enerjiye uyulmansam, hangi dünya ve ahret “nimetine” tutunsam da başıma bir dert gelmeden cehennemlerde sonsuz zamanlar boyunca yanmaktan kurtulsam diye dolanıp durması traji komodiden, absürtlükten, karanlığa hizmet edenlere yalakalıktan, sefillikten, cehaletten başka bir şey değildir.

İnsanoğlunun kuantum sıçramasının son momentinde yaşadığı hayal kırıklığı ve bu ilahi hayal kırıklığından etrafına saçılan öfke kıskançlık zalimlik yalnızlık çaresizlik karanlık akıl almaz boyutlardadır. İlahi hayal kırıklığı ve küskünlük içinde olanlardan ortaya çıkan acı ve keder, normal uyuyan insana göre dünyanın etrafına bin misli sarılmakta ve karanlığa hizmet etmektedir.

Yollara düştük kendimizi bulmak için; binlerce kitap okuduk, güya akaşik kayıtları temizledik, arındık, ilahi alemden çeşit türlü enerjiler indirdik, sağa sola şifa yolladık, yalvardık yakardık. Ne oldu sonunda “Spritüel Balon” patladı.
Sanırım bütün bu çalışmaları bırakıp, içimize yürüdüğümüz yolun bir yerinden sonra “Yolun” kendisi OL’mayı unuttuk.
İçimize yürüdüğümüz “Yol” dönüşü OL’mayan bir yoldur gelinen momentte.

Geriye dönmek çürümektir. Ölmektir. Tutsaklıktır.

Tutsaklıktan gerçek anlamda kurtulmak istiyorsanız; arkanıza hiç bakmadan sadece ilerleyiniz. Bütün bıraktığınız gemileri, tutunduğunuz zihnin dallarını ve gerekçelerini ayırt etme kılıcınızla kesiniz.
Yolunuzun kendisi ve Eylemin kendisi OL’unuz.
Hiç bir şey için hayıflanmayınız, acımayınız emeklerinize, basitçe bırakınız gitsinler. Hepsinin arkasında bizleri eski paradigmaya bağlayan korkularımız bulunmakta ve illuzyonu sürdürmektedir.
Hiçbirisine tamah etmeyiniz.
Bazen bir An gelir insanın kendisini de bağışlaması gerekir. Kendinizi sonsuza kadar bağışlayınız. Ve seviniz.
Seviniz ki içinizdeki “O” yücelsin ve görünüşe çıksın.
Hasat mevsimidir. Varlığınızın hayrı için; Kendi kendinizi hasat ediniz.
KENDİSİNE HAYRI OLMAYAN İnsanın hiç kimseye “hayrı” OL’amaz.

Bütün Alemlerde ve Evrenlerde Birtanecik ve yeğane OL’duğunuzu unutmayınız.

Artık hazırsınız. Yürüdüğünüz yoldaki bütün bilgiler her varlığın Tekbaşına kaldığı şu An’larda kullanmak içindi.
Rüzgarlar daha da şiddetlenecek, fırtınalar daha da çoğalacak, kaoslar dört bir yanımızda baş döndürücü bir hızla dönecek.
Bu An’larda hangi enerji çalışmasını yapacaksınız, O’ndan, kendinizden başka kime sığınacaksınız. Kime kayıtlanacak, kime kurtarması için yalvaracaksınız.
Her insan, her Alem, her Evren; Yücesinden, meleğine, toz zerresinden iblisine kadar kendi geçişini yapıyor olacak.
El elde baş başta olacak.
Sadece ve basitçe “Siz” “Tekbaşına” olacaksınız. Elimizi kaosun üzerine ve karanlığa salladığımızda hiçbir şey çekip gitmeyecek.Yok olmayacak. İnsan gibi dünya toprağında olmanın gereği neyse onu yerine getireceğiz. Sevgiyle şefkatle yaşamın dünya toprağında “Gerçek Çiçeğini” açmasına kol kanat gereceğiz ve Şimdi Burada Sevgi Eyleminde ve merkezimizde duracağız.

Son kez Güzel Varlığınızın hatırına sevgiyle hatırlatıyor ve yansıyorum.
Bir yerde kayıtlanmak var ise birileri sizi bir yere kayıtlıyorsa biliniz ki ilahi gücünüz ve Varoluşa “İnsan” gibi çıkma hakkınız elinizden alınıyor.

Sizi kayıtlayan, kodlayan, enerjilere bağımlı hale getiren her ne ve kim ise; gücünüze ve sizin içinizde, düşünüzde gerçek olarak üretilmeye ihtiyacı var demektir. Yani var olmak için ihtiyaç hissetmekte demektir.
Her Alemin (+,-) Yüceleri vardır.
(+)Alemin Yücelerinin dünyaya inmeleri gerekmez. Adı üstünde Alemin Efendileridir. Ve onlar sadece bizimle birlikte Alemlerde birlikte yürürler. Varlıklarını fark etmezsiniz bile.
(-)Alemin Yüceleri yeryüzüne inerler ve insanlığın DNA si ile oynayıp kodlarlar. Ruhlarda kayıt yaparlar teknolojilerini kullanarak. İnsanı sanrılar içinde bırakırlar.
Her Alemin karanlığı, nefsi kendinedir. Yüce OL’AN kayıt peşinde kodlama peşinde koşmaz. Derdinde ise hiç olmaz. Dünyaya inmez. Dünyada bütünlük aramaz. Bütünlenmeye çalışmaz. Zaten tam ve bütündür.

Kayıt derdinde kod derdinde olan yüce Dünyaya inerse ve dünyada kayıt yapmaya etki alanını ve enerji alanını genişletmeye çalışıyorsa bu o yücenin kendi kendine yetemediğini, ihtiyaç içinde olduğunu gösterir. İhtiyaç içinde olan zararsız olamaz. İhtiyaç içinde olan zarar verme kapasitesinde olan ve ihtiyacından dolayı gücü eline geçirmeye çalışandır.
Ve kayıt ve kod derdinde olan yüce dünyaya inerse veya insanla birleşmeye çalışırsa İnsanoğlunu da dünyadan indirir.

İnsan yeter ki “İNSAN” olduğunu bilsin başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
Ne kayıta ne kurtarılmaya ne tapmaya ve de tapınılmaya.
Ruh manyetizasyonunu ( Ben Varlığını) gerçekleştirme yolunda olan bir varlığın O’na ve kendisine iman etmekten başka hiç bir şeye bir yere ait olmaya veya kayıtlanmaya ihtiyacı yoktur.
Kayıtlanmak, bütünlüğe katılmak (terimler ve oyunları) tamamen zihnin, Ruhsal dünyayı da kendi paradigmasıyla görüp aklı-sıra bütünlemeye düzenlemeye ve anlamaya, dolayısıyla Tanrıcılık ve Birlik oyunu oynamaya çalışmasından ve birilerine “yem” olmasından başka bir şey değildir.

Her varlık Tek ve Bütündür. Bir başkası veya başka oluşum tarafından bütünlenmeye tamamlanmaya ihtiyacı yoktur.
Mesele işbirliği birlikte hareket ve yansıma ise tamamdır. Her varlığın bütün ve tam olduğu yerde zaten Bir’lik bilinci kendiliğinden oluşan Bütünlenme Yasasıyla işlerlik kazanır.

Kayıtlanmak Bütün Ol’mak demek değildir.
Siz bütünlenmeye katılamazsınız.
Siz tam ve bütün olduğunuzda Bütünlük Yasası kendiliğinden işlemeye başlar Bir ve Bütün OL’ursunuz.
“Kendi” “kendinizle” Bir ve Bütün OL’ursunuz.

Bütünlük oluşturmak için yapabileceğiniz hiçbir şey, hiçbir kayıt yoktur.
Tek yapmanız gereken Kendi içinizde tam ve Bütün Ol’manızdır. Gerisi kendiliğinden oluşacaktır.

Evrensel Yasalar OL’uş haline göre kendiliğinden devreye girerler.
Zihin ve zihnin taşıdığını sandığı hiçbir bilgi bu yasaları hareket geçiremez.
Evrensel Yasaları hareket geçiren “Kalbin” “Gönül Dergahınızdaki Ben’in” (eğer gönül dergahındaki Ben OL’muşsanız sizin) elinizdedir.

Çünkü Evrensel Yasaları hareket geçirmek için belirli bir güç uygulamak gerekir.
Güç bildiğimiz anlamda ne dünyasal ne zihinsel ne de başka bir şeydir.
Evrensel yasaların tanıdığı bir tek güç vardır Sevginin Gücüdür.
Siz ne kadar sevgiyseniz o kadar kendinizsinizdir.
O kadar Koşulsuz Zarasız ve İhtiyaçsız.

Ve frekansınız buna bağlı olarak yüksektir. Bu frekans (Sevginin Gücü) Evrenin fonudur. Temelidir. Ve Evrensel Yasalar varoluşsal yasalardır. Varlığı görünüşe çıkaran yasalardır.
Bu nedenle ne kadar sevginin gücünü olduğunuza göre harekete geçerler.
Ve size kendilerini bilinir ve anlaşılır kılarlar. Ki siz yasalar ile Bütünün hayrı doğrultusunda bilinçli olarak yüreğinizdekileri yaratabilesiniz diye.

Çünkü Siz Gönül Dergahındaysanız, Gönül dergahındaki “Ben” iseniz; O ve siz Bir’sinizdir.
Evrensel Yasalar için “Kendisi” OL’AN “O”nun hatırı ve sizin hatırınız, arzunuz nedeniniz Bir’dir. Aşkın ve sevginin tıpkı Bir’liğinizdeki gibi fiziksel Alemde de görünüşe çıkmasıdır.
Dünyada cenneti yaratmaktır.
“Kendisi” cennettir.
“Kendisinden” Gönül dergahından başka bir yerde cenneti arayan, başka hiç bir yerde cenneti göremez bulamaz.
Cehennem; “Kendinden”, Varlığının “Nedeninden” “O’ndan” bihaber olmaktır.
Gerçekten de tam bir cehennemdir. Tıpkı şu An’da dünyada insanoğluna olmakta OL’AN gibidir.
Kendinden bihaber OL’mak; Şimdi Burada korkuda, endişede, sefillikte, yoksullukta, acizlikte, ikilikte, yargıda, yalanda, ihanette, acıda, kederde, cehalette, karanlıkta kalmak ve karanlığı çoğaltmaktır. Ve çoğalmasına vesile olmaktır.

İnsanoğlunun yüreğine açılan bütün karanlık kapıların kapatılması İnsanoğlunun hayrınadır. Karanlık kapıların kapatılması sizi korkutan, Ruhunuzu inciten ve sizi sevgiden ayrı tutan her şeyi istisnasız yaşamlarınızdan sevgiyle salıvermenizdir.
Halen aydınlanmaya, halen arınmaya, halen enerjilere uyumlanmaya çalışıyorsanız biliniz ki “Kendinizden” ayrısınız. Ayrı olduğunuz illuzyonundasınız. Helen “kendiniz” ile siz arasında mesafe var.
“Kendiniz” ile sizin aranızda, mesafe varsa halen arayış içindeyseniz aranıza karanlık kapılardan çok şey sızar ve sizi gelmekte OL’An yeni enerji akımlarında ve momentte kaosun içine savurur.

An’da yaratım başlamıştır. Ama dünyaya ve gönüllerimize açılan karanlık kapılarda henüz kapatılamamıştır. Çünkü “kendini” hatırlayışların yoğunlaştığı An’larda hatırlayışla beraber, hatırlayışın diğer yüzünde yapışık ikizi OL’An “atalet” de birlikte gelmektedir yeryüzüne. Bu kaçınılmazdır. Atalet karanlığın kapılarını sonsuza kadar kapatmanıza engel olmaktadır.
Yapılması gereken Olmakta OL’Ana teslimiyet , sevgiyle salıverme, dengelenme ve bilgiyle ve sevgiyle An’da eyleme geçmektir.
Eylemsiz teslimiyet atalettir.
Teslimiyette evrendeki her şey gibi paradoksladır. Şimdi Burada dünyada Olmakta OL’An savaş zülüm acı sefillik, cahillik ve acizliktir. Aynı zamanda Şimdi Burada Olmakta OL’An yeni barışın huzurun sevginin aşkın dünyasıdır . İkisi de görünüştür.
İlk Görünüş (Sefilliğin acizliğin dünyası) gitmekte OL’Andır. Vardır illuzyondur.
Sizlerin korkularınızla acılarınızla ve bunları her An’da seçmenizle ve ataletinizle kendini var kılmaya devam etmektedir.

İkinci Görünüş (barışın sevginin dünyası) gelmekte OL’Andır. Vardır ve “Gerçektir.” Yüreğinizi korkusuzca gerçek kılmanızla ve An’da ne kadar yüreğinizde yaşadığınız ve bunun için eyleme geçme iradenizle bağlantılı olarak gerçek OL’maktadır.

Dengede Teslimiyet yargılamadan OL’Anı kabul etmek ve odağımızı kötüden çekip iyiyi sevgiyi ışığı içimizde çoğaltarak An’da eyleme geçmek ve ışığı yeryüzüne fiziksel eylemle ve tüm boyutlardaki merkezlenmemizle yeryüzüne işlemektir. Sevgiyle “Eylemin Kendisi” OL’maktır.

İnsanoğlu dünya sisteminden ve fiziksel Alemden sağ selamet Efendi olarak çikabildiğinde; Alemleri seyreyleyecek ve hatırlamadığımız sonsuz zamanlar boyunca insanoğlunun kaydını tuta tuta gücünü emenlerin ve Evrenleri de karıştıranların defterini sonsuz kadar, Aşkın ve Sevginin hatırı için sevgiyle, aşkla bilgiyle ve bilgeliğiyle “dürecek” olandır.

Yeter ki “Ne” OL’duğuna UYANSIN.

Kadim Dost; ayırt etme yeteneğinden, yüreğinden başka hiç bir şeye ve hiçbir kimseye inanma ve güvenme.
Hatırla; Evrende tek güvence ve sonsuzluğa çıkan “Yol”; “Kendini” hatırlamaktır ve bilmektir.

Üzme, yorma Ruhunu; bırak gitsin hepsini, hiçbirisi bize ait değildi, Biz OL’An Şimdi Burada.

Bilgiyle ve Sevgiyle
Yazan Nilgün Nart
25.03.2008 / İstanbul

14 Ocak 2008 Pazartesi

YENİ BAŞLANGIÇLAR

YENİ BAŞLANGIÇLAR


Her sabah güneş yeniden doğuyor, yağmurlar yağıyor, mevsimler birbiri ardına hızla gelip geçiyor, gece gündüzü-gündüz geceyi kovalıyor. Yaşamlarımıza bakıyoruz sanki oda aynı gibi. Aynı yeknesak işler, sorunlar, alışılmış sevinçler, yıpranmış sözcükler, yorgun kalpler, gerçekleşme umudu tükenmiş hayaller, neyi beklediğimizi bilemediğimiz sessiz “bekleyişimiz”.

Yıllardır dünya ve ülkemizin gündeminde olanlar, bir de bizim şahsi ve ruhsal gündemimizde olanlar hepimizi bir noktaya kadar getirdi.
Çok şeyleri bıraktık, terk ettik, bir yoldaydık ve basitçe bilebildiğimiz kadarı ile yürüdük. Çünkü bizi içten içe bu yolda yürüten bir Düşümüz vardı.
Artık huzurda, bollukta, şifada, sevgide, özgürlükte ve barışta olmak istiyorduk. Ve bunun herkes için gerçek olmasını istiyorduk.

Bir sabah kalkacaktık ve dünyaya sihirli bir değnek değmişçesine dünya ve yaşamlarımız değişecekti. Her şey düşlerimizdeki gibi olacaktı. Biz OL’muş olacaktık. Ve dünyayı da OL’durmuş olacaktık. Dualarımızla, meditasyonlarımızla, yogamızla, seromonilerimizle ve belki de iyi dileklerimizle.
Her sabah aynı umutla uyanıyoruz.
Ve bakıyoruz ki yine herşey yerli yerinde.
Yeni Başlangıçta başladı.
Neden yine aynı herşey?

Görünüşte aynı gibi ama aslında hiç bir şey aynı değil. Dünya “Görüşümüzün” yüzyıllık alışkanlığı gözlerimizden silinmek üzere.
Son bir gayret ve son bir adım.
Eğer seçersek; son kez, sonsuza kadar sürecek bir dengelenmeye gelebilir ve merkezlenebiliriz. Ve "Yeni Başlangıçtayız”.

Herşey son kez aynı gözüküyor. Son kez direniyor yaşamlarımızda “aynıyı” devam ettirmek için.

Aynı olması mümkün değil. Çünkü bizler aynı kişi değiliz.
Yapmamız gereken sebatla ve sabırla yeni olanın üzerine odaklanmak ve vazgeçmemek.
İradeyle, aşkla sevgiyle yüreğimizin sesine kulak vermek ve yaratmak. Ve azına asla asla razı olmamak.

Asıl yaratım zamanı şimdi başladı. Kadersel An’lar yaratım zamanını da birlikte açar.
Kadersel An içinde kendine özel zamanı ve mekanı taşır.
Kadersel An’ın içinde; değiştirilmek istenen ile ilgili çok yüksek potansiyeller vardır.
Daha doğrusu Yüksek Potansiyellerin, ayaklarını bizim bulunduğunuz zamana ve mekana demirlediği ve ortaya çıkışının da An meselesi olduğu anlamına gelir.
Ve bizim irade ve aşkla yüreğinizde kalarak yenide (deneyimlemek istediklerimizde) odaklanmamız süreyi ya kısaltır veya uzatır- duruma göre çözer.

Yüreğimizdekiler; vizyonlarımız, düşlerimiz önemlidir.
Çünkü “Yeni Başlangıcın” oluşum yeridir.
Fiziksel alemin görünüşü ne olursa olsun yüreğimizde durmamız ve kendimizi yeniden küllerimizden doğurmamız gereken yer burasıdır. Eğer isteniyor ve seçiliyorsa.
Ve eğer halen kendimize ne değişti dünyada veya yaşantımızda diye soruyorsak; Sevginin –Aşkın hatırı için kendimize, içimize bakabilme cesaretini bir kez daha Ruhumuzun Asaletinde bulabilmeliyiz.
Eğer seçersek yapmamız gereken; son kez, “Yüreğimize” sonsuz bir imanla sarılabiliriz.
Değişen insan eskinin kurallarından özgürleşebilir.
Ve şimdi bizler Özgürüz.
Eskinin kurallarından özgürleşmek insanın aslına rucu etmesidir.

İnsanoğlu Şimdi Burada artık özgür olduğu için Düşünü gerçek kılabilir.
Ve yüreğinden yarattığı vizyonla; Düşünü gerçek kılacak sistemleri ve kuralları yeniden yaratabilir. Ve değişim gerçekleşir. Çünkü İnsan değişmiştir.
Kurallar ve sistemler vizyonu yaratamaz. Vizyonu, İnsan yaratabilir.

Değişimin iki yönü vardır. İleriye veya geriye doğruda olabilir.
O An da olduğu durumdan İleriye olan genişleyen yükselen değişim; “değişimdir”. Yansıması mutluluk özgürlük sevinç, coşku düzendir. Ve bizler şimdi dünyanın yüzyıllık alışılmış görünüşüne rağmen yüreğimizde sevgide ve aşktayız. Çünkü değiştik.
Geriye olan, daralan düşen, değişim; “tükenişdir”. Yansıması acı tutsaklık üzüntü çöküntü ve kargaşadır. Ve eski olan “görünüş”, sistem tükeniştedir. Çünkü bitiyor. Sönüyor.

Değişim zordu ve kendimizi yol boyunca yalnız hissettik.
Çünkü her birimiz Toplumsal Bilincin “Görünüşünden” değişenler; bizler; o An’da içinde bulunduğumuz sistemin veya kuralların etkisinde olanların gözünde Asiydik. Çünkü var olan düzene uyamıyorduk.
“Kendisi” olmak yüzyıllarca dünya gezegeninde tehlike olarak algılanmıştı. Çünkü düzen ve sistemden beslenenler için tehditti. Ve tehlikeydi. Ve tehlike her zaman için ateşti.
Ve Ateş yanar. Etrafında ateş olmayanları da basitçe yakar.
Sessiz ve yalnız yapılan bir yürüyüştür.
Asi OL’An Tekbaşınadır.
Diğerleri için varolan düzende belki maddi manevi her şeyini kaybeder gözüküyorken, seçimiyle “Yeni Başlangıçta” çoktan kazanmıştır.
Kazandığı; “Kendisidir”.
“Kendisi” O’dur.
Ve “O” hazinenin kendisidir.
Asilik insanın içinde “kendisi” olma gücünü, besler. Buradan doğan meleke “cesarettir”. Ve cesaret her zaman için Yeni Başlangıçların biletidir.

Asilik; yüreğin asiliği olduğunda “Asilliktir”. Sevgiyi, özgürlüğü, barışı, paylaşımı, huzuru görünüşe çıkartır. Yaşam, yaşam OL’ur. Aziz OL’ur.
Asilik; nefsin (zihnin) asiliği olduğunda Sefilliktir. Acıyı, ayrılığı, savaşı, açgözlülüğü görünüşe çıkartır. Yaşam, zulum olur. Yok olur.

Asillik; yine kendisi OL’An değişimin içindeki değişmeyen “Sevgidir”. “Kendisinin” sevgisidir.
Aslının Sevgisi ve Aşkıdır.
Kendisine OL’An sadakatidir.

“Kendisi”; herkese ve her şeye rağmen Sevgide ve Aşkta kalarak ve An’da seçerek Asilleşir.
Ve Efendi OL’ur. Efendiler asildir. Çünkü asidir.
Sisteme, kalıplara, tanımlamalara, görünüşlere, zincirlere, maskelere, kişilere geçmişe ve geleceğe, olaylara ve kişilere bağımlı değillerdir.
Yürekte yaşarlar ve kanun her zaman Kalbin – Sevginin kanunları ve düzenidir.
Çünkü herkesin ve her şeyin yüreğinde “O” oturmaktadır.
herkes “O” Tek Kalp’tedir.
Ve kalbin kanunları herkes ve herşey için aynı hassaslık, sevgi ve aşkla işler. Ve akar. Herkes ve herşey, bilsin veya bilmesin sevilir korunur ve gözetilir. Alabildiğimiz kadarı ile.

Şimdi Burada; Yeni Başlangıçta; Insanoglunun yureginde yankilanmasi ve her hucresinde cinlamasi dileğimle sevgiyle yazıyorum.
İnsanın ilacı İnsandır.
İnsanın Çaresi yine İnsandır.
Ve güzel OL’An da Şimdi Burada budur.

Çünkü O İnsan’dadır. İnsan’da O’ndadır.
Ve O “Kendisidir”. Ve bizler “Kendimizin” sonsuz hatırlayışlarındayız. Her An’da başka bir derinlikte ve manadayız.
Dünya gezegeninde; dert, savaş zulum, hastalık, ölüm, ayrılık, sefillik, talan, yalan-dolan olabilir. Görünüştür.
Fakat Dünya gezegeninde; sevgi, aşk, yaşam, şifa, mutluluk, huzur, başarı bolluk ve Rahmet de vardır. Gerçektir.
Dert de biziz, çare de biziz. Savaşta biziz, barışta biziz. Nefret de biziz, sevgide biziz.

“Kendimizi” unuttukça dert, acı, nefret, ayrılık oluyoruz. Savaş oluyoruz.
“Kendimizi” hatırladıkça sevgi, aşk çare, barış, Rahmet OL’uyoruz. Aşk OL’uyoruz
Aşk, Sevgi, Huzur, Bereket, Başarı, Şifa, Barış Özgürlük ve Birlik “Gerçektir”.
Yeter ki “Kendimizi” sevgiyle sonsuz hatırlayışımızda OL’alım.
Ve “Kendimizi” “Gerçek” kılalım.


Yazan Nilgün Nart / 14.01.2008

EL İNSAN

EL İNSAN İnsan Tanrı’nın sırrının sırrıdır…Mevlana Tanrı’da El İnsanın sırrıdır. İnsanoğlunun, Dünya gezegeninde ki milyon yıllık macerasını...